14 Nisan 2010 Çarşamba

Kardeşime... (01)

Amsterdam, 2008
Canım kardeşim,

Gerçekten uzun zaman oldu...
İnan sözlerime nereden başlıyacağımı bilemiyorum. Seninle o kadar çok paylaşmak istediğim şey var ki. Inşaallah kalemimden dökülen şu kelimeler artık bundan sonra paylaşacaklarımızın ilki olur.

Kardeşim, biliyormusun, özledim. Kardeşlerimiz ile tekrar bir olmayı özledim. Dünyada okadar çok şey olup bitiyor ki. Çoğu olumsuz, içler acısı. Azıda olumlu, umut verici. Bunları kardeşlerimle beraber yaşamayı, onlarla beraber tadmayı özledim. Hayatta mücadele edebilmek için kardeşlerimden güç almayı özledim. Dilerim Rabbimizden bundan sonra paylaşacaklarımız bizi eskisi gibi bir araya getirir, tekrar bir oluruz, tekrar örnek oluruz.

Kardeşim. Bu hayatın doğru ve yanlışlarını bulmak istiyorum. Buldukça yanlışları terk etmek ve doğruları yaşamak, yanlışsam düzelmek, düzeltilmek istiyorum. Ve benim gibi bunları isteyen, dostum olabilecek, mücadeleme ortak olabilecek, doğruları beraber yaşamak isteyen, kardeşler arıyorum. İçimde bir his bunu benden devamlı istiyor. Ve bu his tatmin olmadıkça beni rahatsız ediyor. Ama artık öğrendim kardeşim, öğrendim. O hissin adı vicdanmış...

Bazı kardeşlerimiz hayatımızda birşeylerin yanlış olduğunun farkında, fakat bunları terk etmek için bir çok engel görüyorlar. Ve doğrudur. Bu engeller vardır. Ama burada dahada dogru olan nedir? Bu engellerden dolayı mevcut yanlışlara katlanmak ve onların devamına ortak olmak mı? Yoksa bu engelleri göğüslemek ve en kötü ihtimalde doğruları arama yolunda can vermek mi? Ama belki de, bir ihtimal, ararken bu doğruları bulabiliriz?! Hatta belki onları bulduktan sonra yaşayabilirizde! Hayatımız buna değmez mi?

Onun için burada bir seçim ile karşı karşıyayız kardeşim: Ya düşünmeden, eleştirmeden mevcut dünya sisteminin bir parçası olarak devam etmek. Ya da bu sistem ile Allah'ın rızasını kazanamıyacağımıza kanaat getirmek ve o halde O'nun rızasını nasıl kazanacağımıza kafa yormak. İlkini seçene söyleyecek bir şey yok. Fakat kafasını yormak isteyenler illa doğruları bulacaklardır ve buldukçada onları yaşayacaklardır. Hayatımız buna değmez mi?

Canım kardeşim. Bu seçimi yaparken dünyada olup biten olumsuzluklar seni aldatmasın, nefsine yenik düşmeye neden olmasın. Davanı keşfetmene ve o yolda çaba göstermene engel olmasın. Belki şu düşünce seçimini yapmada bana olduğu gibi sanada yardımcı olur:
Hesap gününü görecek olanlar hatasız olamazlar. Mükemmellik, kusursuzluk Rabbimizden başkasına mahsus değildir. Zaten baştan mükemmel olabilseydik sonunda hatasız olurduk ve imtahan olmanın anlamı kalmazdı, dünyadaki varlığımızın gerekçesi ortadan kalkardı. Biz bir tarafta hatalarımız ile, kusurlarımız ile, eksiklerimiz ile, yanlışlarımız ile diğer tarafta doğrularımız ile, hayırlarımız ile, ibadetlerimiz ile, imanımız ile Rabbimiz tarafından değerlendirileceğiz.

Doğrular ve yanlışlar birbirinden ayrı görülemez. Biri diğerinin varlığını görmek ve ölçmek için vardır. Maksat gücümüzün yettiği kadar yanlışları terk etmek ve doğrulara sarılmaktır. Her ne kadar gayemiz mükemmellik olması gereksede, kusursuz olamıyacağımızı kalbimizle kabul etmemiz gerekiyor. Böylece bu kabul etrafımızda ve kendimizde gördüğümüz olumsuzlukların bizi umutsuzluğa itmesini engelleyecektir. Çünkü biz mükemmel değiliz ve hatalar yapmış olabiliriz. Asıl mesele var olan yanlışları kabul etmek, onlardan ayrılmak ve doğrulara ilerlemektir.

Öte yanda bu kabul bir bahaneye dönüşmemeli. Bunu engellemek için de; devamlı terbiye ettiğimiz vicdanımız ile doğrularımızı ölçmek, terbiye ettiğimiz nefsimiz ile de doğrularımızı yaşamamız gerekiyor. Yani uğraştığımız şeyin, o anın şartlarına göre, hakkını vermemiz gerekiyor. Ve bunda samimi olmak lazım. Bu çaba bizi her geçen gün biraz daha ileri götürecektir. Bugün gücümüzün yettiği yarın daha fazlasına yetecektir.

Şu kısacık hayat süremizde "sayısını bilmediğimiz nesillerin getirdiği yanlışları biz nasıl düzelteceğiz?" sorusuda seni aldatmasın, umutsuzlastırmasın, üzmesin. Sayısını bilmediğimiz nesillerin bilinçli veya bilinçsizce getirdiği ve insanların özüne aşıladığı yanlışları bizim tek bir nesil ile gidermemiz gerektiğini neden düşünüyoruz ki?

Sevgili kardeşim. Rabbimiz bizim nesile bu hayatta davamızda başarılı olmamız için daha ne fırsatlar verecek bilemeyiz. Ama artık şunu kabul ettim ki; nesilimizi, şu kısa hayatımızı en azından doğruları yaşayacak başka nesiller yetiştirmeye harcamalıyız. Bu çaba, sayısını bilemediğimiz nesillerin getirdiği yanlışları bir gün düzeltmek için en sağlam ve kalıcı çözümdür.

Onun için kardeşim "bu kısacık hayatım ile dünyadaki Allah rızasının dışındaki davranışları nasıl düzeltebilirim?" sorusu seni aldatmasın. Çare önce kendini düzeltmekte; Allah'ın sözünü anlayıp yaşamakta, çare bunları yapan ve yapmak isteyen dostlar bulmakta ve cözüm bu dostlar ile Allah'ın rızasını kazanacak nesiller yetiştirmekte.

Can kardeşim. Bizim nesil bir gün imtahanın sonuna varacak. O gün geriye baktığımızda Inşaallah bizden sonraki nesili yeterince yetiştirdiğimize kanaat getiririz. Getiririz ki başlattığımız çözümün sağlamlığı ve kalıcılığı yine bir nesil boyunca korunmuş olur ve Allah'ın rızası ile bizden sonrakilerde bu davayı korurlar. Ta ki Allah'ın istediği kadar nesil sonra dünyadaki o günkü nesilin çoğu O'nun rızasını kazanana kadar ve Inşaallah ondan sonrada... Inşaallah o güne kadar bizim nesil ve bizden sonrakiler bu dava ile Allah yolunda çaba gösterirler ve bizde Inşaallah böyle onun rızasını kazanırız.
Bu düşünce, dostlarımızı seçmede, onlarla dost kalmada ve ortak davamızda, bize hayatımız boyunca çok ama çok önemli ve büyük sorumluluk yüklemektedir.

Bu düşünce, bize çocuklarımızı yetiştirmede, onlara örnek olmada ve yol göstermede, çok ama çok önemli ve büyük sorumluluk yüklemektedir.

Bu konuların önemine, ciddiyetine ve gerekliliğine kalbimiz ile inandığımız andan sonra artık bu paylaşımları kağıt üzerinde, sözlerde ve düşüncelerde bırakmamak gerekiyor. Hayatımıza geçirmek şart oluyor.

Değerli kardeşim bu yolda dostum olmaya hazırmısın? Dostum olurmusun?

B.T.

Hiç yorum yok: