10 Nisan 2011 Pazar

para para para (2)

Dünyanın bugünkü halinden memnunmusunuz bilmem ama dünyayı nasıl görüyorsanız görün, bugünkü durumuna gelmesinin tek sebebi paradır. Dünyadaki bütün olumsuzlukların (memnun olanlar için olumlulukların) neredeyse hepsi paraya indirgenebilir. Çünkü para uzun zaman önce araç olmaktan çıkmış amaç olmuştur. Evet, bir zamanlar para bir araçtı. O zamanları bir araştırmakta yarar var, tavsiye ederim, fakat bu yazı paranın bir zamanlar araç olduğu üzerine değil.

Bir yerlerde bir şekilde bu araçtan amaca geçiş olmuş. Buna büyük ihtimalle insanın nefsi neden olmuştur. Daha çok isteyen insan artık alışverişini kolaylaştırmak için değil, parayla para kazanmak için parayı kullanmaya başlamıştır. Gözü doymayan insan zengin olmak için artık adil olmayan ticaretlere girişmiştir. Sonuç? Günümüzdeki dengesizlik: Bir tarafta para sahiplerinin sefası diğer tarafta sahipsizlerin gördüğü zulüm.

Paranın amaç olduğundan artık dünyadaki sistemler de onun üzerine inşa edilmiş veya ona göre değiştirilmiştir. Günümüzün başta gelen değerleri artık uzun zamandır içtimai hayat ve tabiat değil; ekonomi ve kazançtır. Dünya artık bunlarla dönüyor. Artık anahtar kelimeler: Sevgi, saygı, adalet ve paylaşmak değil. Anahtar kelimeler artık: Kâr, faiz, konum ve çıkar. Dolayısıyla dünyanın gidişatını da epeydir bu değerler belirliyor. Yani para.

Zamanımızda “vakit nakittir” diye eğitiliyoruz. Her şeyin değeri artık para ile ölçülüyor; mutluluk, sağlık ve huzur ile değil. Hesaplamalar para birimi verisi dışında düşünülemiyor. İnsanlar artık kaynak olarak görülüyor. Yani tam anlamıyla da mecazi anlamıyla da harcanıyoruz!

Teknoloji daha çok para kazanmak için geliştiriliyor. Üstelik insanlara en son durumu direk sunulmuyor. Her safhası kontrollü bir şekilde, yavaş yavaş, en çok kazancı nasıl sağlarız mantığıyla işleniyor. Adamlar son kâr damlasına kadar işin suyunu çıkarıyorlar ki hiç bir şey “boşa” gitmesin.

Artık neredeyse dünyanın her yerinde kapitalizmi işler görüyoruz veya en azından belirli unsurlarını. İnsanların yarattığı sistem artık onların elinden çıkmış kendi hükmünü sürüyor. Bu sistemin önemli unsurlarından biri insanların bireysel tüketiciler olarak yetiştirilmesidir. “Para harcanmalı ki ekonomi iyiye gitsin” diyorlar. Yaşantımızı para kazanmak ve harcamaktan ibaret duruma getirdiler. Aslında daha dürüst olursak; getirdik. Çünkü biz de buna alet oluyoruz. Üstelik maddi durumumuzdan fazla da şikayetçi değiliz. Ancak kendimizi daha varlıklı insanlarla kıyasladığımızda şikayet ediyoruz.

İstisna durumları bir tarafa bırakırsak, şöyle diyebiliriz: Batı kapitalizm ve teknoloji ile ilerliyor. Doğu da aynı standartları yakalamaya çalışıyor. Bu sistemlerin en gelişmiş hali batıda olduğu için güç şu an onların elinde. Peki, doğu da aynı batı standartlarını yakaladığında ne olacak? O zaman güç kimde olacak? Doğu-batı diye bir şey kalacak mı? Kalmalı mı? O güne has değerleri düşünmek bile istemiyorum. Artık insanlığın tanımı tamamen değişmiş olur herhalde.

Diğer taraftan; kalkınmak, ilerlemek, gelişmek kötü mü? Bu herkesin hakkı değil mi? Bu tabi ki kötü olamaz ve herkesin hakkıdır fakat doğu bunu yaparken met ettiği kendi değerlerinden taviz veriyor, verdi de. Peki, bu durumda ne yapacağız? Batılılaşmak mı doğru yoksa doğululaşmak mı? Kapitalizm ve teknoloji mi yoksa eski değerler mi? Şehir ve sanayi mi yoksa köy ve tarım mı? Bireysellik mi sosyallik mi? Para mı mahsul mü? Siyah mı beyaz mı?

Hayır! Hayat böyle siyah beyaz değerlendirilmemeli. Sorulması gereken sorular bunlar değil. Sorun ekonomi, teknoloji ve kazanç değil. Sorun şehir, tüketici olmak, para harcamak değil. Sorun batı, doğu, kuzey, güney hiç değil! Sorun bizim ahlaksızlığımız!

Kelimenin en geniş anlamıyla zorluklardan kurtulup kolaylığa yönelmek insani bir fıtrattır. Bir işin kolayını keşfetmek ve yapmak başlıca kötü değildir. Para pekâlâ alışverişi kolaylaştırmak için kullanılabilir. Her toplumun pekâlâ bir ekonomisi olur ve fertler pekâlâ kazanç sağlayabilirler. Teknoloji pekâlâ can kurtarmak için, kolaylık sağlamak için, ilim için kullanılabilir. Asıl mesele bunları insani ahlaka uygun yapmak.

Zamanımızda ahlaki sınırlar belirsiz hale gelmiş, hatta yok olmuşlar. Bütün mesele bu ahlaki sınırları tekrar keşfedip geri getirmek ve artık onları çiğnemeden, hatta zorlamadan hareket etmektir. Bu sınırları belirlemek için de; içtimai hayat, tabiat, sevgi, saygı, adalet ve paylaşmak değerleri esas alınmalı.

Tekrar keşfedilmesi gereken ahlaki sınırlar nefsimizi adil ve faydalı olmayandan korumalı. Tek belirleyici ölçü para olmamalı. Para yine araç olmalı veya yerine daha uygun birşey getirilmeli.

B.T.

Hiç yorum yok: