8 Ocak 2011 Cumartesi

Kimdir?

Rabbiyle arasındaki ilişkisini beslemeyen,
Rabbiyle irtibatta olmayan,
Rabbinin gönderdiği mesajı okumayan,
Rabbini unutabilen,
Kimdir?

B.T.

Not: "Rabb"in anlamı için http://kurankelimeleri.blogspot.com/ 'a bakabilirsiniz.

7 Ocak 2011 Cuma

Okumak ve okumak

Bir kardeşime bir gün bir mektup ulaşır. Gönderen belirsizdir fakat adres doğrudur. Mektup kardeşimin anlamadığı bir dilde yazılmıştı. Latince harfler kullanıldığı için onu okuyabiliyor fakat okuduğunu anlayamıyordu. Çok merak ediyordu kardeşim mektuptaki mesajı. "Acaba yazan okuyana ne anlatmak istiyordur" diye düşünüp duruyordu. Karşılaştığı insanlara okutarak aylarca anlayan birini bulmayı umut ediyordu. Bu arada anlamasada, bir gün mektuptaki mesajı anlayabilme heyecanı ile, onu her gün okuyordu. Bundanda çok haz alıyordu.

Seneler geçti. Kardeşim hiç o mektubun içeriğini anlayabilememişti. Seneler önce aldığı mektubu artık aklına geldikçe çıkartıp okuyordu. O anlayamadığı kelimeler artık zamanla kulağına çok güzel ve gizemli gelmeye başlamıştı. Mesajın içeriğini merak etmiyordu artık. "Yazan okuyana ne anlatmak istiyordur" diye düşünmüyordu artık. O anlayamadığı kelimelerin artık sadece sesi ve gizemi onu mutlu ediyordu.

Gün gelir kardeşim ölüm döşeğine düşer. Son günlerinde dostları hep yanındadır. Olabildiğince anılar paylaşırlar. Paylaşırken bir an kardeşimin aklına o mektup gelir. Dostlarından birisine rica eder onu çıkarıp okuması için. Belki son bir defa o gizemli kelimelerin güzel sesini duymak, son bir defa o zamanındaki heyecanı tatmak için. Kardeşimin ricası üzerine dostu mektubu okumaya başlar. Birkaç cümle sonra odanın bir köşesinden biri seslenir: "Ben bu yazılanları anlıyorum!". Kişi dostlarından birisinin misafiridir. Kardeşimin gözleri bir anda büyür. Son nefesiyle: "Ne anlatıyor?" der ve ancak misafirin çevirdiği şu ilk kelimeleri duyduktan sonra can verir: "Oku! Oku! Yaradan Rabbinin adıyla oku!"...

B.T.

29 Aralık 2010 Çarşamba

Ey...!

Ey yüce dağbaşındaki kirlenmemiş, dokunulmamış, erişilmez, izsiz, ıssız, ak kar.

Ey gözümüzle bakamadığımız, bizi ısıtan, hayat veren, hiç yalnız bırakmayan, içinde volkanlar patlayan güneş.

Ey berrak olan, serinleten, susuzluğumuzu gideren, kendi yolunu belirlemiş, bizim seviyemize inen akarsu.

Ey güzelliğinle gösteriş yapan, bizi kendine bağlayıp büyüleyen, dağlara bürünmüş, durgun göl.

Ey geceleri yolumuza ışık tutan, her gün bir değişik görünen, ayda bir tam olan ve yine ayda bir bizi terk eden, gizemli ay.

Ey bütün dertlerimizi bizden üfleyip alan, bizi uçuran, görünmeden kendini hissettiren, sıcak, soğuk, şiddetli ve sakin rüzgar.

Ey sonu görünmeyen, içimizi açan, dalgalanan, bazen bizi kabul eden bazen boğan, mavisinin eşi bulunmayan deniz.

Ey içinde yeşilin sonsuz sayıda değişik tonlarını barındıran, bize nefes veren, içinde kaybolmamıza neden olan veya fırsat veren orman.

Ey damla damla bize gelip yaşam veren, bizimde nankörce kaçtığımız yağmur.

Ey bizi doyuran, koruyan, yol veren, mucizeler yaratan toprak.

Şahit olun!

B.T.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Bir blog daha...

İkinci blog'umu açtım.

http://kurankelimeleri.blogspot.com/

Katkılarınızı bekliyorum.

Hayırlı olur İnşaallah.

B.T.

7 Kasım 2010 Pazar

Kartpostal babam

Fatih Kısaparmak'ın dilinden

Kartpostal Babam

Adım Dilan, yaşımı henüz doldurdum
Gözlerim yeşil, yanaklarım tombul
Kestane rengi saçlarım
Kırmızı da bir yakışıyormuş ki sormayın
Burada doğmuşum
Kimileri Diloş diyor kadınların
Annem ise Diloşummm...

Ben bir bebeğim, sizin bebekleriniz gibi
Tek farkım tutuklu oluşum..
Annem güzel bir kadın, tüm anneler gibi
Babamsa bir kartpostal
Arasıra zarf içinde görmeye geliyormuş beni
Bırakmıyorlarmış kapıdan, dosyalıyorlarmış
Anlıyorum ki kartpostal çocuğu olmak kötü...
Çoook kötü....

Böcekleri sevmiyorum kanımı emiyorlar benim
Zaten sütü yok annemin çekilmiş
Yüreğinden insanlık çekilmiş büyükler gibi
20 ay olmuş dama düşeli
İffetine dokunan birisini öldürmüş annem
Henüz görmediğim babamdan,
Kartpostalı bir dama koymuşlar
Annemi bir dama....

Ben hapisteyim anladım
Fakat anlamadığım,
böcekler ne suç işlemişte düşmüşler mapusa
Onlarında mı babası kartpostal yoksa.
Özlüyorum bir kelebek olmayı
Kanatlarıma annemi alıp
Gökkuşağına kanat çırpmayı
Bir daha hiç dönmemecesine orda kalmayı

Biraz sonra banyo yapacagım çamaşır leğeninde
Ve yine hastalanacağım
Mapusluk zor, ben biliyorum
İstedim ki sizde bilesiniz...

Daha beteri var
Eğer, eğer hala insanlık kalmışsa yüreğinizde
Bu ayıp bu utanç, benim vebalim hepinize yeter …

6 Kasım 2010 Cumartesi

Bayrak yarışı

Hayat bir bayrak yarışıdır. O bayrakta taşınması gereken bir değerdir. Siz bir yerde o değeri alırsınız, hayat boyunca taşırsınız ve geliştirirsiniz. Taşırken paylaşırsanız, bıraktığınız yerde belki taşımaya devam eden birileri olur. Eğer doğru bir şekilde paylaşmazsanız, sizden sonra başkaları o gelişmiş değeri sizin bıraktığınız yerden değil, gelişmemiş değeri sizin aldığınız yerden alırlar. Belki.

B.T.

Düşünebiliyormusunuz?

Birbirine acı söyleyebilen ve bundan alınmak yerine söylenene açık olan, dostların dostluğundan daha sağlam bir dostluk düşünebiliyormusunuz?

Nasıl yaşanması gerektiğini söyleyenin söylediğini yaşayandan daha emin bir kişi düşünebiliyormusunuz?

Kendimize kendimizi ilerlemekten alıkoyan engeller koymakla ne kazançların büyük kayıbına uğradığımızı düşünebiliyormusunuz?

B.T.