5 Ağustos 2011 Cuma

Kardeşime... (02)

Amsterdam, Haziran 2011
Canım kardeşim,

Bende seni çok özledim.
Nasılsın?
Neredesin?
O kadar uzaktasın ki.....
Artık gel.

Bir önceki mektubumu okumuşun ve mektubunda soruyorsun: Bu hayatın doğrularını ve yanlışlarını nasıl keşfedeceğimizi; kardeşlerimizi nasıl bulacağımızı; Allah'ın rızasını nasıl kazanacağımızı; nefsimizi nasıl terbiye edeceğimizi; bizden sonraki nesili, çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimizi.

Değerli kardeşim. Dilim döndükçe, aklım erdikçe soruların ile ilgili düşüncelerimi paylaşmaya çalışacağım. Paylaşacaklarım bugünkü samimi doğrularımdır. Fakat yarın için düzelmeye açıktırlar. Çünkü ancak ilahi doğruluk değişmez. İnsanın bugün doğru bildiği yarın değişebilir. İnsan bugün bildiği sözün yarın daha güzelini duyabilir. Ve sözün güzeline daima açık olmalıdır. Sözün güzeline uymalıdır1.

Kardeşim. Bu hayattaki olguları herkes inandığı değere göre doğrulamalı veya yanlışlamalı. Aksi taktirde tutarsız, dengesiz bir insan oluruz inandığımız değer doğrultusunda yaşamazsak. Bizim değerimiz de İslam olduğu için ancak Allah’ın sözüyle doğruları ve yanlışları bulabiliriz. O halde kardeşim; Allah’ın sözünü nerede bulacağız? O’nu nasıl tanıyabiliriz? O’ndan bize kalan, gönderilen ne var? Rabbimiz iletişimi nasıl kurmuş kuluyla? Sözünü nasıl ulaştırmış bize? Evet kardeşim. Peygamberi aracığıyla 23 senede tamamlanmış Kur’an ile.

Demek ki, kardeşim, Kuran’a gitmeliyiz. O durduğumuz yerde bize gelmez. Biz ona gitmeliyiz. Kalbimizle gitmeliyiz, doğruluğuna inanarak gitmeliyiz, her zaman derdimize derman olacağını bilerek gitmeliyiz. Onu okumalıyız kardeşim2. Allah’ın sözünü işitmek için; doğruyu yanlıştan ayırt edebilmek3 için onu okumalıyız. Bu da yalnız onu anlayarak okursak gerçekleşir. Kuran’ı nasıl mı anlayarak okuyabiliriz? Önümüzde iki seçenek var kardeşim. Ya Arapça bileceğiz veya öğreneceğiz. Ya da Kuran’ı anladığımız dilden, meallerden okuyacağız4.

İlk başta anladığımız şeyler olacaktır, anlayamadığımız şeyler de. Anladıklarımız üzerinde düşünebiliriz ve elimizden geldiğince yaşayabiliriz de. İlkin anlayamadıklarımız için de şunu söyleyebilirim kardeşim: Kur’an okudukça kendisini sana açar. Okudukça daha iyi anlaşılır. Yeter ki -az da olsa- devamlı okuyalım. Önemli olan anladığımız kadarıyla yaşamaya çalışmak (unutmayalım ki İslam 23 senede kemale ermiş5). Zaten acizliğimizden sanırım hiç bir zaman da tam olarak anlayamayacağız. Fakat hayatımızın geri kalanını onu anlama çabasıyla geçirmeliyiz. Çünkü o apaçıktır6. Henüz anlayamıyorsak da; biz eksiğizdir o değil. Ve kardeşim biz o eksiği tamamlayabiliriz; yeter ki isteyelim.

Tabi sorumluluk almamak için de okumamak büyük yanlış olur, çünkü onun hesabını veremeyiz. Allah’ta o durumdan razı olmaz. Yapabildiğimiz kadarını vicdanımızla ölçmeliyiz ve samimiyetle yaşamaya çalışmalıyız. Kuran’ı devamlı okumalıyız, o hayatımızın bir parçası olmalı. Okudukça da olur zaten. Garanti ediyorum kardeşim. Onu anlamamız için zaten kendisi yardımcı olur bize, fakat kendimizi geliştirerek de onu daha iyi anlayabiliriz. Etrafımıza bakarak, gördüklerimiz üzerinde düşünerek7, kitap okuyarak8, internette araştırma yaparak, dünya gündemini takip ederek, bilim de derinleşerek, ilim de derinleşerek kendimizi geliştirebiliriz. Böylece Kuran’da daha önce görmediğimiz şeyleri görürüz, anlamadığımız şeyleri anlarız. Bunlar bize çok uzak gelebilir kardeşim, ama inan bana onları istediğimiz kadar yakınlaştırabiliriz kendimize. Azimle. Yaptıkça kolaylaşacaktır. Geliştikçe gelişmek isteyeceğiz kardeşim, söz veriyorum.

Ve artık doğruyu yanlıştan ayırt edebilmeye başladığımızda bize seçim hakkı doğuyor. Allah’ın kuluna verdiği hür irade ile yollarımızı seçme hakkı. Zaten imtihan da hür irademiz ile yaptığımız bu seçimlerde saklı. Böylece bu hak insanlara sorumluluk yüklemekte. Dünya hayatımız boyunca -belki de farkında bile olmadan- taşıdığımız, insanlığa verilmiş sorumluluk. Hesap gününde hesabını vereceğimiz sorumluluğumuz. Bu sorumluluğun hakkı ancak doğruyu yanlıştan ayırt edebildiğimiz taktirde verilebilir. Onu da yapabilmek için Kuran’ı anlamaya çalışmalıyız. Kuran’ı da anlamak için onu anladığımız bir dilden okumalıyız. Bütün mesele budur kardeşim.

Müslüman için her şey Kuran ile başlar Kuran ile biter. Yolumuz ondadır. Dermanımız ondadır. “Onu herkes anlayamaz”, “Yanlış okursa hata yapar” diyenlere uyma kardeşim. İnan bana kardeşim; Kuran okundukça anlaşılır bir kitaptır. Allah onu bütün zamanlara ve bütün insanlara göndermiştir. Herkesin okudukça anlayabileceği bir şekilde. Yoksa sade bir kesim insanın anlayacağı şekilde değil kardeşim. Üstelik Allah onun apaçık olduğunu ve her şeyi türlü türlü şekillerde açıkladıklarını söylüyor ki herkes anlasın9. Kuran’ı okumak bizi bulunduğumuz durumdan daha da kötüye götürmez. Muhakkak başta eksik olacağız fakat o eksikliği gidermek de bizim elimizde: Devamlı Kuran okuyarak ve onun dışında ne okursak okuyalım onunla ölçerek. Mesele budur, kardeşim. Az da olsa devamlı okumak çok ama çok önemli. Bu bizi dinimize “sıcak” tutar ondan soğutmaz; yakın tutar uzaklaştırmaz. Bütün iyi ve doğru şeylerde -az da olsa- devamlılık çok ama çok önemli kardeşim. Ama İnşallah az ile kalmaz. Devamlılık çokluğu da getirir.

Bunlara ek olarak, kardeşim, Kuran’ı yani dinimizi paylaşarak da daha iyi anlayabiliriz. Paylaşmak aynı doğruya değişik pencereler açar, değişik bakış açıları kazandırır. Bu da bizi geliştirir, zenginleştirir.

Paylaşmak için, dini yaşayabilmek için, arkadaş lazım, dost lazım. Bu kardeşlerimizi nasıl bulacağımızı soruyorsun. Tefekkür10 ve tevekkül11 ederek kardeşim. Elimizden gelenin en iyisini en güzelini yapmaya çalışarak ve sonrasında Allah’a sığınarak. Kardeş tebliğ ile bulunur kardeşim. Sözden ziyade hayat ile yapılan tebliğ ile. Dinde zorlama olamaz12 kardeşim. Bir din hür irade ile seçilir. O din de hür irade ile yaşanır. Biz ancak hayatımız ile bu güzel dinin örnekliğini ortaya koyabiliriz. Bu zamanda söz ile tebliğe dikkat etmeliyiz kardeşim. O kadar söz söyleniyor ki, insanlar neye inanacağını şaşırıyorlar ve artık asıl imana bile uzak duruyorlar. Yanlış söz seçerek biz de o uzak durulanlardan olmayalım. Aman kardeşim, aman. Söz ile tebliğe başlamadan önce güzel üslup geliştirmeliyiz. Çünkü sözü hangi üslup ile aktardığın mesajın içeriği kadar önemli13. Birikimli olmalıyız, Kuran’ın ruhunu anlamalıyız, içeriğine hakim olmalıyız. Ancak o zaman dinimize zarar getirmeden söz ile tebliğde bulunabiliriz.

Hayatımız ile elden geldiği kadar, samimiyetle, güzellikle tebliğ ettiğimizde bu görülecektir. Bakıldığında bu kişi Müslüman olmayı çabalıyor diye görülecektir. Görülmeli kardeşim. Görülmüyorsa bizde bir eksiklik vardır. Bir şeyleri yanlış yapıyoruzdur. O zaman bu yanlışları bulup gidermeliyiz kardeşim. Ama şayet görülüyorsa bu güzel örneklik, insanlar için sade sözde kalmıyorsa, aynı zamanda görebiliyorlarsa da bu dinin örnekliğini, onlar için güzel olanı seçmek kolaylaşır. Böylece bu güzel din belki bir insan daha kazanır ve biz de bir kardeş.

Sevgili kardeşim. Allah’ın rızasını ancak O’nun bizim için ne istediğini öğrendiğimiz zaman kazanabiliriz. Allah’ın bizim için seçtiği dinin gereğini öğrenerek. Nedir İslam? Nasıl Müslüman olunur? Nasıl Mümin olunur? Bu soruların cevaplarını bilmeden, asıl kaynağından öğrenmeden kendimize nasıl Müslüman diyebiliriz, kardeşim? İnsan birşey olduğunu, o şeyin nasıl olunduğunu bilmeden ben buyum diyebilir mi hiç? Allah bizden Müslüman olmamızı istiyorsa, O’nun rızasını ancak öyle kazanabilirsek, o zaman bir Müslüman nasıl olmalı, neler yapmalı bunları öğrenip yapmalıyız. Bu soruların cevabı da Kuran’da kardeşim. Demek ki bunun için de Kuran okumalıyız, anlamaya çalışmalıyız ve yaşamalıyız da. Çünkü okuyup yaşamıyorsak yine Allah’ın rızasını kazanamıyoruz, çünkü yaşamadan Müslüman olunmuyor, dolayısıyla Allah’ın rızası kazanılamıyor.

Ne kadar Müslüman olmayı çabalıyoruz? Ne kadar elimizden geleni yapıyoruz? Bu kişiden kişiye değişir. Çünkü bunlar kişinin kapasitesine bağlıdır, yaşadığı sürecin neresinde bulunduğuna bağlıdır, ve o günün getirdiği şartlara bağlıdır. Fakat kim olursa olsun ortaya koyduğu çabanın derecesini kendi vicdanı ile ölçmelidir. Allah’a karşı olan samimiyetini vicdanı ile ölçmelidir. Aksi taktirde ancak kendini kandırmış olur başka kimseyi değil. Allah herkesi biliyor ve görüyor daha da ötesi yok. Herkes bugün yapabildiğini yapmalı, taşıyabildiğini taşımalı, fakat bunda kendini geliştirmeli de. Bugün böyleyse yarın daha güzel veya daha doğru veya daha iyi olmayı çabalamalıdır Müslüman. Bu gelişmenin hızını da tekrar vicdanı ile ölçmeli. Herkesin yaptığı ilkin kendisinedir14. Sorumluluk bireyseldir. Bu sorumluluğu taşıyabilen artık toplumsal bir sorumluluk da taşımaya başlar.

Vicdan herkesin içine yerleştirilmiş bir mekanizmadır kardeşim. Bu mekanizma geliştirilebilir. Yalnız akıl sahibi olmayanlarda, psikolojik engellilerde bu mekanizma doğru çalışmayabilir. Allah da zaten onları sorumlu tutmaz. Onun dışında bu vicdan mekanizması seçimlerimizde ve kararlarımızda en doğrusunu ve en güzelini bulmak için kullanılabilir. Yeter ki bunda samimi olalım. Kendimizi kandırmayalım.

Vicdanımızı ne kadar çok dinlersek ne kadar çok kullanırsak o kadar çok gelişir kardeşim. Vicdanımızı dinleyerek, içimizdeki sesi dinleyerek, kalbimizi dinleyerek doğruları seçebiliriz. Ve doğruları seçtikçe de nefsimizi terbiye ederiz kardeşim. Bu hiç de kolay bir şey değil ama yapılabilir, başarılabilir. Herkes tarafından. Yeter ki fedakarlık yapmasını bilelim. Vefalı olmasını bilelim. Sıkıntı çekmekten kaçmayalım. Nefsimize güzel gelmeyenden uzak durmayalım. Allah’ın imtahanı buralarda saklı kardeşim. Burada da devamlılık önemli. Bu devamlılık insanı doğru yolda tutar kardeşim.

Zannediyormusun sıkıntı çekmeden bu imtahan verilir? Acı görmeden sınav geçilir? Sevmeden, fedakarlık yapmadan, kendin için istediğini kardeşin için de dilemeden Allah’ın rızası kazanılamaz kardeşim. Din uğruna mücadele ettiğini, bir çaba sarf ettiğini hissetmeli Müslüman, yoksa bir sorun, bir eksiklik var demektir. Kendimizi çok rahat hissediyorsak imtahanı doğru vermiyoruzdur. Hangi imtahan öğrenmeden, sıkıntı çekmeden, çaba göstermeden verilmiş ki?15

Canım kardeşim. Seni buldum. Bu sınavı artık beraber vereceğiz. Artık candostumsun!

B.T.

p.s.
bizden sonraki nesili, çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimiz bence imtahanımızın en önemli kısmı olduğu için bu konuyu bir sonraki mektubumuza bıraktım kardeşim.

1 ZÜMER suresi 18. ayet
2 ALAK suresi 1. ve 3. ayet, BAKARA suresi 121. ayet, FATIR suresi 29. ayet, KAMER suresi 17. ayet, MÜZZEMMİL suresi 4. ayet, İSRÂ suresi 106. ayet, TÂHÂ suresi 114. ayet
3 ENFÂL suresi 29. ayet, BAKARA suresi 185. ayet, TÂRIK suresi 13. ayet, ENBİYÂ suresi 48. ayet, Kur’an = Furkan = hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayıran
4 FUSSİLET suresi 44. ayet, ŞÛRÂ suresi 7. ayet, DUHÂN suresi 58. ayet
5 MÂİDE suresi 3. ayet, İSRÂ suresi 106. ayet, TÂHÂ suresi 114. ayet
6 DUHÂN suresi 2. ayet, YÛSUF suresi 1. ayet, ŞUARA suresi 2. ayet, EN'ÂM suresi 157. ayet, BAKARA suresi 99., 159. ve 213. ayet, ÂLİ IMRÂN suresi 105. ayet, NİSA suresi 174. ayet, MÂİDE suresi 15. ayet
7 ENFÂL suresi 22. ayet, BAKARA suresi 164. ayet, ÂLİ IMRÂN suresi 191. ayet, RA'D suresi 3. ayet, RÛM suresi 8. ayet, RÛM suresi 21. ayet, CÂSİYE suresi 13. ayet, ENFÂL suresi 22. ayet
8 ALAK suresi 1. ve 3. ayet, TÂHÂ suresi 114. ayet
9 İSRÂ suresi 41. ve 89. ayet, KEHF suresi 54. ayet, ZÜMER suresi 27. ayet, TÂHÂ suresi 113. ayet, KAMER suresi 17, 22, 32, 40. ayetler
10 Tefekkür = Gereği gibi ve hikmetle düşünme (hakkıyla). Zihnî üstün bir çaba harcama, cehd. ÂLİ IMRÂN suresi 191. ayet, EN'ÂM suresi 50. ayet, NAHL suresi 44. ayet
11 Tevekkül = İnsanın gücü dahilinde olan bütün tedbirleri aldıktan ve yapılması gerekenleri ihmale yer vermeden yaptıktan sonra, gücünü aşan şeyleri Allah´a bırakması, yalnızca O´na güvenip dayanması, kendini O´nun koruyuculuğuna terketmesi. ÂLİ IMRÂN suresi 159 ve 160. ayetler.
12 BAKARA suresi 256. ayet
13 İSRÂ suresi 53. ayet, NAHL suresi 125. ayet, İBRÂHİM suresi 24. ayet
14 EN'ÂM suresi 164. ayet, MÜ'MİN suresi 17. ayet, BAKARA suresi 286. ayet, YÛNUS suresi 108. ayet, İSRÂ suresi 15. ayet, SEBE' suresi 25. ayet, FATIR suresi 18. ayet, NECM suresi 38. ve 39. ayet
15 ANKEBÛT suresi 2. ayet

Hiç yorum yok: